Yaşlanma Karşıtı Beslenme: Gençliğin Sırrını Beslenmeyle Keşfedin
- Yaşlanma Karşıtı Beslenme: Gençliğin Sırrını Beslenmeyle Keşfedin
- Anti-Aging Beslenme Nedir?
- Anti-Aging Beslenme İçin Temel Öneriler
Yaşlanma sürecini yavaşlatmak veya tersine çevirmek için uygulanan yöntemlere Yaşlanma Karşıtı (Anti-Aging) denir. Anti-Aging ile cilt dokusunun yenilenmesi, hormonların dengelenmesi, vücudun yapıtaşları ve harcı sayılan tüm unsurların normal sınırlar içinde tutulması, yaşlanmaya bağlı hastalıkların önlenmesi hedeflenir. Doğru besinleri tüketerek, hücreleri koruyabilir, yaşa bağlı hastalıkların riskini azaltabilir ve gençliğin sırrını beslenmeyle keşfedebilirsiniz.
İçsel ve dışsal faktörlerin birleşiminden etkilenen yaşlanma, her ne kadar mental yapının etkisi altında da olsa; biyolojik bir süreçtir. Yaşlanma sürecini etkileyen ve ciltte ve diğer organlarda uzun süreli hasara neden olan ana faktörler şunlardır;
- Güneş
- Toksinler
- Hava kirliliği
- İltihaplanma
- Yerçekimi etkisi
- Sağlıksız beslenme
- Kas kaybı
- Kolajen içeriğinde azalma
- DNA hasarı
- Telomer kaybı
- Oksidatif stres
Anti-Aging Beslenme Nedir?
Anti-Aging beslenme, hücreleri koruyan ve yaşa bağlı hasarı azaltan besinleri içeren bir beslenme şeklidir. Bu besinler, vücuttaki oksidatif stresle mücadele eden antioksidanlar, iltihaplanmayı azaltan anti-enflamatuar bileşikler ve kolajen üretimini destekleyen besinleri içerir. Anti-Aging beslenme, cildinizi genç, sağlıklı ve parlak tutmanıza, enerji seviyenizi artırmanıza ve yaşam kalitenizi iyileştirmenize yardımcı olur.
DNA’ların yapısında bulunan telomerlerin kısalmasıyla birlikte başlayan yaşlanma sürecinin, Akdeniz Diyeti, antioksidan yönünden zengin besinler, düzenli egzersiz, kaliteli uyku, sakin ve dingin stresten uzak bir yaşamın telomer uzunluğu üzerinde olumlu etkileri olduğu yapılan pek çok çalışmada belirtilmiştir.
Aynı zamanda en güçlü anti aging maddelerden “Antioksidanlar”; işleri serbest radikalleri temizlemek olan doğal maddelerdir. Liflerin bağırsaklardaki atıkları temizlemesi gibi, antioksidanlar da hücrelerdeki serbest radikal artıklarını giderirler. Araştırmalar, yeterli miktarda alınan antioksidan vitaminlerin telomer uzunluğunu etkileyerek yaşlanma sürecini geciktirdiğini göstermektedir.
Bu yüzden, uzman eşliğinde yapılan porsiyon kontrolü; yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması, besinlerin antioksidan değerlendirmesini yaparken en çok kullanılan yöntem olan oksijen emme kapasitesi (ORAC değeri) yüksek kaliteli besinlerin bireylerin beslenme programlarına dahil edilmesi çok önemlidir.
Anti-Aging Beslenme İçin Temel Öneriler
- Renkli Beslenin: Renkli meyve ve sebzeler, A, C, E vitamini, beta-karoten ve likopen gibi antioksidanlar açısından zengindir. Yaban mersini, böğürtlen, ahududu, nar, elma, turna yemişi, kuş üzümü, mürdüm erik, kuru erik, kabuklu siyah üzüm (antioksidan polifenollerin en önemlilerinden resveratrolce zengin) gibi meyveler ve aynı zamanda yeşil yapraklılar, ıspanak, brokoli, kereviz, havuç, enginar, lahana, pişmiş domates, kırmızı kapya biber ve tatlı patates gibi sebzelerin de yine ORAC değeri, yani antioksidan içeriği yüksek besinler arasında yer almaktadır.
- Sağlıklı Yağlar Tüketin: Tekli doymamış yağ asitleri ve Omega-3 yağ asitleri içeren somon, avokado, zeytinyağı, chia tohumu, keten tohumu, ceviz, gibi sağlıklı yağlar iltihaplanmayı azaltmaya ve cilt sağlığını desteklemeye yardımcı olur. Astaxantin yine yaşlanma karşıtı olan oldukça kuvvetli bir antioksidanttır. Astaxantine ulaşmanın en etkili yolu krill yağı alımıdır.
- Yeşil Çay: Yeşil çay, kateşin ve polifenol adı verilen güçlü antioksidanlar içerir ve hücre hasarını önlemeye yardımcı olur.
- Bitkiler: Diyetinize biberiye, zencefil ve zerdeçal ekleyin. Zencefil metabolizmayı hızlandırır. Zerdeçal, kanseri önlemeye yardımcı olan bir antioksidan olarak işlev görürken, biberiye karaciğer fonksiyonlarını destekler ve E vitamini gibi zengin bir antioksidan sayesinde enflamasyonu azaltır.
- Koenzim Q10: Yaşlanmayı geciktiren başka bir önemli vitamini de koenzim Q10 oluşturur. Hem DNA hasarına karşı koruyucu etki gösterir hem de kalp ile kas sağlığı için gereklidir. Koenzim Q10'un kaynakları arasında az yağlı kırmızı et, yer fıstığı, brokoli, karnabahar, somon balığı ve ringa balığı yer alır..
- Probiyotik ve Lifli Besinler: Bağırsak sağlığının korunması ve geliştirilmesi, yaşlanma sürecinin ertelenmesinde önemli bir adımdır. Bağırsak sağlığı, bağışıklık sistemi ve yaşlanma karşıtı mekanizmalarla yakından ilişkilidir. Bağırsak sağlığını desteklemek için probiyotik veya sinbiyotik gıdalara (örneğin probiyotik yoğurt, kefir vb.) günlük beslenme düzeninde yer vermek ve lifli besinlere (tam tahıllar, baklagiller, kabuklu meyveler gibi) ağırlık vermek gerekmektedir.
- Su İçerek Toksinlerden Arının: Toksinlerin vücuttan atılmasını sağlayan temel faktör “Su içmektir”. Vücut ağırlığına ve yapılan fiziksel efor ve hareketlere göre, günlük olarak önerilen miktarda su içilmesi çok büyük önem taşımaktadır. Özellikle, gece yatmadan önce ve sabah kalkar kalkmaz aç karna en az bir bardak su içilmesi önemlidir.
Aldığınız kalorinin miktarına dikkat edin. Faydalı gıdaları tüketiyor olsanız dahi, aşırı kalori alımı yaşlanma karşıtı çabalarınızı boşa çıkarabilir. Kaçınılması gereken besinler arasında işlenmiş gıdalar, basit şeker içeren ürünler ve kimyasal katkı maddeleri bulunan besinler yer alır. Yaşlanmayı tamamen engellemek mümkün olmasa da fiziksel ihtiyarlamayı yavaşlatmak mümkündür. Yaşlanmanın belirtileri büyük ölçüde azaltılabilir, hatta sağlıklı bir beslenme tarzının benimsenmesiyle kaliteli yaşam süresi uzatılabilir.
Gençlik ve sağlığınızın anahtarı doğru beslenmede gizlidir. Kendinize iyi bakın ve sağlıklı bir yaşam sürmek için beslenmenize özen gösterin!
