Ölümsüzlüğünü Ölümle Taçlandıran Bir Garip Biyoloji Kanser Hücreleri
- Ölümsüzlüğünü Ölümle Taçlandıran Bir Garip Biyoloji Kanser Hücreleri
- Peki bir hücrenin ölememesi ne demektir? Hücre ölümü normal midir yoksa anormal mi? Hücrelerimizin öldüğünü anlayabilir miyiz? Gelin hep birlikte bu soruları cevaplayalım.
Kanser denilince hepimizin aklına gerek geçmişten gerek ise yaşadığımız zamandan ileri gelen bir sürü olumsuz bilgi veya deneyim aklımıza gelir. Böyle düşünmemiz oldukça normaldir ancak bir kanser hücresinin biyolojisine baktığımızda inanılmaz bir süreç olduğunu anlarız. Bu süreçlerin başında ise hücre ölümsüzlüğü gelir. Aslına bakıldığında kanserin temelinde sağlıklı bir hücrenin bozulması (fiziksel,kimyasal ve biyolojik etkenlere bağlı olarak) ve bu sağlıksız hücrenin ölememesi yatar.
Peki bir hücrenin ölememesi ne demektir? Hücre ölümü normal midir yoksa anormal mi? Hücrelerimizin öldüğünü anlayabilir miyiz? Gelin hep birlikte bu soruları cevaplayalım.
Öncelikle hücrelerimiz bir işi yapmak üzere özelleşmiş küçük birer parçalardır. Bu parçalar bir oraya gelerek organları oluştururlar ki bu organlar nihayetinde vücudumuzda birer fonksiyon gerçekleştirirler. Tıpkı mekanik bir saatin içinde bulunan irili ufaklı onlarca çarkın tek bir görev için bir araya gelmiş olması gibi düşünebiliriz.
Çoğu hücre zamana bağlı ölür ve her ölen hücrenin yerini yeni bir hücre alır. Bu normal bir süreçtir yani fizyolojik bir durumdur. Bir hücrenin ölmesi için pek çok sebep vardır. Bu sebepler arasında en bilineni telomer kısalığıdır. Bölünen her hücrenin ‘telomer’ adı verilen DNA parçaları kısalır ve nihayetinde genomik bütünlük bozularak işlevsiz hale gelerek ölür. Bazende bu hücre ölümü patolojik olabilir ve bu durum biyolojide ‘nekroz’ olarak isimlendirilir. Nekrozu fiziksel veya kimyasal hasar, immün reaksiyonlar vb. pek çok sebep tetikleyebilir. Nekroz konumuzun dışında olduğu için detaylı bir şekilde anlatmayacağım.
Hücre ölümü esasında organizmayı (yani vücudumuzun tamamını) korumak üzere gerçekleşen bir savunma mekanizmasıdır. Vücudumuz tarafından bir hücrenin yapısı değiştiğinde onu anormal olarak algılar ve ölmesine karar verir. Bunun için bağışıklık hücrelerimiz o hücreye ''kendini öldür'' sinyalleri verir. Bazen de hücre dışından herhangi bir sinyale gerek kalmadan hücre içinde buna benzer bir sinyal oluştur ve hücre ölümü meydana gelir. Bu durum programlı hücre ölümü, hücre intiharı veya biyolojideki adıyla apoptoz olarak bilinir.
Kanser hücrelerinde ise hiçbir şekilde bu durum yani apoptoz gerçekleşmez. Hücre dışından gelen ''kendini öldür'' sinyallerine tepki oluşturmaz, hücre içinde de buna benzer bir sinyal oluşmaz ve nihayetinde hücre ölemez. Bu sinyallere tepkisizliğin temelinde mutasyonlar yatmaktadır. Hücrede öylesine mutasyonlar meydana gelir ve birikir ki sağlıklı bir hücre kanserli bir hücreye evrimleşir. Hücrenin ölemediğini bir kenara bırakalım enteresan bir şekilde bu mutasyonlar sürekli olarak hücreye ''kendini çoğalt'' sinyallerini verir ve hücre durmadan bölünür. Öylesine bölünür ki gözle görülür, elle hissedilir bir kitle haline gelir. Bu durum vücudumuz için oldukça tehlikelidir. Bu giderek büyüyen kitle vücudumuz tarafından kolay kolay yabancı olarak tanınamaz, tanınsa bile ''kendini öldür'' sinyallerine tepki vermediği için öldürülemez bir hücre yığını haline gelir. En sonunda ise bu durum o kitlenin bulunduğu dokunun iflasına ardından da metastaz yaparak (eğer kötü huylu ise) organizmanın ölümüne kadar ilerler. Başlığımızda da dediğimiz gibi kanser hücreleri böylelikle ölümsüzlüğünü ölümle taçlandırmış olur.
Son olarak hücre ölümü histokimyasal testler ile anlaşabilir, ancak her isteyen böyle bir test yaptıramaz. Sadece hastalık veya araştırma amacıyla yetkili kişiler tarafından talep edilebilir. Bunun için doku kesiti alınır ve özel boyalarla boyanır. Ardından mikroskop altında incelenir. Apoptoza uğrayan bir hücrenin küçük baloncukları andıran spesifik bir görüntüsü vardır. Alınan doku kesiti mikroskop altında incelenerek bu spesifik görüntünün olup olmadığı araştırılır. Ayrıca hücre ölümü için pek çok moleküler testler de geliştirilmiştir ve yaygın olarak tanı ve araştırmalarda kullanılmaktadır. Nekrozda da yine histokimyasal ve serolojik testler ile mevcuttur.